Diksiyon Dili Geliştirme Çalışması


Diksiyon Çalışmaları: DİLİ GELİŞTİRME ÇALIŞMASI
Aşağıdaki alıştırmaları dilinizi yöneten ağız içi kaslarınızı iyice yoracak kadar uzun süre ve abartılı olarak tekrar ediniz.
diksiyon alıştırmaları

-Dilinizi ağzınızda sakız çiğner gibi hızla çiğneyiniz.

-Dilinizi ağzınızın içinde, çenelerinizin dışından, 
dudaklarınızın altından dairesel hareketlerle hızla 
dolaştırınız.

-Dil ucunu ön alt dişlere dayandırarak ağız içinde köklerden ileri geri hareket ettiriniz.

-Dilinizi iyice dışarı çıkarınız. İterek uzun süre dayanınız.

-Dilinizi yuvarlatıp daralttığınız dudaklarınız ve çeneleriniz arasından içeri-dışarı hareket ettiriniz.

-Dilinizin ucunu ön alt dişlerinize dayandırınız ve dilinizi kökünden içeri dışarı hızla hareket ettiriniz.



Dil ağız içinde çok rahat hareket edebilmelidir. Dilin ön alt dişlerin köküne, ön alt dişlerin üst bölümüne, ön üst dişlerin köküne, kıvrılarak üst dudağa dokunabilmesi gerekir. Dilin ucu rahatlıkla kasılabilmeli ve kıvrılabilmelidir. Dilin ağız içinde sağ ön ve arka yönde, sağ ve sol yönde veya ucundan kıvrılarak geriye doğru hareketi rahat olabilmelidir.

Eğer dilimizin kaslarının dilimize rahat bir şekilde hakim olmasını sağlayamazsak özellikle dilimizi kullanarak çıkardığımız seslerin bozuk çıktığını görürüz. 

Değişik milletlerin dillerindeki fonetik özellikler farklı dil yeteneklerini gerektirebilir. Örneğin Japonca “tsu” sesi, İngilizce “the” sesi, Arapça’daki “peltek z” Türkçe fonetiğinde bulunmaz. Bu sesleri çıkarabilmek için de o milletlerin fonetikleri çerçevesinde dilimizi geliştirmemiz gerekir. Eğer dilimizin kullanımının genel anlamda geliştirilmesini sağlamayı başarırsak, bu yeteneğimiz yabancı dil öğrenirken “telaffuz- pronounciation” sorununu çok kolay aşmamızı sağlayacaktır.


Türkçe’de dil tembelliğinin en fazla olumsuz etkilediği sesler şunlardır: “c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z” Eğer bu seslerden herhangi birini çıkarmakta güçlük çekiyorsanız veya seste boğukluk, oluşuyorsa dil egzersizleri üzerinde yoğunlaşmanız gerekecektir.



Ayrıca merak edenler için dil hakkında ufak bir ansiklopedik bilgi:

Dilin önemi ve gücü ilk çağlardan beri vurgulanmıştır. Adlandırma, nesnelere ad yerme, dilin yalnızca bir yönü olsa da, ilk insanlar için büyüleyici bir değer taşımıştır. Birçok kültürde adlandırma yeteneği, nesneler üzerinde denetim kurmanın, onlara sahip olmanın en kesin yolu olarak görülmüştür. İlkel kültürlerde insanların adlarını yabancılara açıklamaktan kaçınmaları da buna bağlanabilir.

Geçmişte, dilin tanrısal bir kökeni olduğuna inanılırdı. Eski Sami inançlarını yansıtan 
Eski Ahit'te, 
Adem'in dünyadaki yaratıkları 
Tanrı'nın yardımıyla adlandırdığı anlatılır. Hindu dinine göre de dili, tanrı İndra yaratmıştır. İskandinav mikolojisinde rünik alfabeyi yaratan tanrı Odin'dir. Gene Eski Ahit'in Tekvin bölümünde, başlangıçta bütün dünyanın "dilinin bir, sözünün bir" olduğu belirtilir. Ama insanlar gökyüzüne ulaşacak bir kule (
Babil Kulesi) yapmaya kalkışınca, Tanrı onların dillerini böler ve böylece birbirlerini anlamalarını önleyen birçok dil ortaya çıkar. Arap inançlarında da yazıyı ve dili Adem'e veren Tanrı'dır.
18. yüzyılda, özellikle Alman romantizm felsefesinde "kökenler" kavramının önem kazanmasıyla dilin doğuş ve gelişme koşullan konusu bir kez daha gündeme gelmiştir. Ancak dilin hangi koşullar altında ortaya çıktığı ve ilk dillerin neye benzediği soruları bugün henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamamıştır; çünkü şu ya da bu biçimde dilin doğuşu, Homo sapiens'in ortaya çıkışıyla eşzamanlıdır. Oysa bugün var olan ilk yazılı belgeler en çok 5 bin yıl öncesine gitmektedir.

İnsanlar dil üzerine düşünmeye başlayınca, dilin düşünceyle ilişkisi de kaçınılmaz olarak gündeme gelir.

Aristoteles'e göre "Konuşma, zihnin yaşantılarının temsil edilmesidir". Aristoteles'in bu tanımı, yakın zamanlara değin bütün bir Batı düşünce geleneği üzerinde etkili olmuştur. 17. yüzyılın usçu felsefesi de dil konusunda benzer bir görüş öne sürer. Konuşma, düşüncenin bu amaç için yaratılmış göstergelerle ifade edilmesidir ve düşüncenin farklı yönlerini ifade etmek için de farklı sözcük türleri ortaya çıkmıştır.

Düşünce öğesine ağırlık tanıyan bu usçu yaklaşımın sakıncası şudur: Düşünce kavramının kapsamını ya fazla geniş tutmakta ve böylece içeriğini de bulanıklaştırmakta ya da fazla daraltarak dilin birçok işlevini dışanda bırakmaktadır. Oysa günlük yaşamda dilin dar anlamıyla düşünceleri açıklamaktan başka işlevleri de vardır.

Bu yaklaşım, bir başka açıdan, Condillac ve Herder gibi 18. yüzyıl düşünürlerince de eleştirilmiştir. Usçu felsefe, dilin daha önce var olan düşünceleri anlatan bir araç olduğunu savunur. Oysa Herder'e göre dilden önce, dilden bağımsız bir düşünce olamaz. Düşünce de dille birlikte ortaya çıkmıştır. Bu açıdan, farklı dillerin farklı düşünce yapılarına denk düştüğünü söylemek yanlış olmaz. İnsanlar ve kültürler arasındaki farklılık, bir bakıma diller arasındaki farklılıktır.




Diğer Diksiyon Çalışma Metinlerine Aşağıdaki Linkten Ulaşabilirsiniz.

Diksiyon Alıştırmaları - Diksiyon Çalışma Metinleri

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.